پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

KURTULUŞU BEKLEMEK

KURTULUŞU BEKLEMEK


Müslümanların Hz. Mehdi İmam-ı Zaman’ın gaybeti zamanında mükellefiyetleri nelerdir?

Alimler bir takım vazifeler tayin etmiş ve kitaplarında yazmışlardır. Örneğin İmam’a dua etmek, onun adına sadaka vermek, onun adına hacca gitmek ve haccettirmek, İmam'ı Allah'a vesile kılmak vb. görevler…

Elbette bunların hepsi de kendi yerinde iyidir ve izaha gerek yoktur. Rivayetlerde yer alan ve açıklama gerektiren en önemli vazife kurtuluşu beklemektir. Kurtuluşu bekleme hakkında masum imamlardan bir çok rivayet nakledilmiş ve hadis kitaplarında yer almıştır. Örneğin:

Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim biz Ehl-i Beyt’in velayetiyle kurtuluşu bekler bir halde ölürse Kâim’in ordugahında yer alan kimse gibidir."[363]

Hz. Rıza (a.s) babasından naklen Hz. Resulullah’ın (s.a.a) "Ümmetimin en iyi ameli kurtuluşu beklemektir." buyurduğunu nakletmektedir.[364]

Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) şöyle buyuruyor: "Bizim devletimizi bekleyen birisi Allah yolunda kanını ve canını veren kimse gibidir."[365]

Hz. Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sabır ve kurtuluşu beklemek ne kadar iyidir! Allah Tealâ’nın da Kur’anda "Öyleyse bekleye durun; şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."[366] diye buyurduğunu duymadınız mı?

O halde sabırlı olun. Çünkü kurtuluş ümitsizlikten sonra gelecektir. Sizden öncekiler sizlerden daha sabırlı idiler."[367]

Bu ve benzeri hadisler oldukça fazladır. Ehl-i Beyt İmanları daima Şiaya kurtuluş beklentisi içinde olmalarını tavsiye ediyor ve şöyle buyuruyorlardı: "Kurtuluşu beklemek de bir çesit kurtuluştur.

Kurtuluş beklentisi içinde olanlar hakikatte savaş meydanında kafirlerle savaşan ve kanını veren kimse gibidir. O halde gaybet zamanında müslümanların en büyük görevi şüphesiz ki kurtuluşu beklemektir."

Şimdi kurtuluşu beklemenin manasının ne olduğuna bakalım. İnsan nasıl bir kurtuluş beklentisi içinde olabilir? İnsanın sadece diliyle "Ben İmam-ı Zaman’ın zuhurunu bekliyorum." demesi yeterli midir?

Veya ağlayıp sızlayarak "Allah’ım İmam-ı Zaman’ın zuhurunu tez kıl" dememiz yeterlimidir? Veya günlük namazların ardından mukaddes ziyaretgahlarda İmam’ın acilen zuhuru için dua etmemiz, Cuma günleri Nudbe duası okumamız yeterli midir?

Elbette ki bunların hepsi de kendi yerinde güzeldir, ama sadece bu amellerle "kurtuluşu bekleyen birisi" haline gelineceğini hiç sanmıyorum.

Her türlü sosyal görev karşısında yüksünen, iyiliği emretmeyen, kötülükten sakındırmayan, fesad karşısında susan, zulüm ve zorbalığa seyirci kalıp sadece" Allah’ım İmam-ı Zaman’ın zuhurunu acil kıl ki fesatları yok etsin." diye dua eden insan ile Allah yolunda her şeyinden geçen ve savaş meydanlarında al kanlara boyanan mücahid, hiç bir olur mu?

O halde kurtuluşu beklemenin daha değerli ve dakik bir manası olmalıdır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için iki önemli hususu arzetmeyi gerekli görüyorum:

1- Hadislerden de anlaşıldığı üzere İmam-ı Zaman’ın (a.s) programı oldukça geniş ve zor bir programdır. Zira tüm dünyayı ıslah etmesi, zulmü bütünüyle yok etmesi, maddecilik ve küfrü ortadan kaldırması ve tüm insanları ilahi varlıklar haline getirmesi vaadedilmiştir.

O, islam’ı tüm dünyaya hakim kılmalı, adaleti tüm dünyayı kaplamalı, insanları hayali ve yanlış fikirlerden kurtarmalı ve tüm insanları ilahi bayrak altında toplamalıdır;

o tüm kavim, millet ve soyları tevhid bayrağı altında biraraya getirecek, dünyayı bizzat yönetecektir. Konuya vakıf bilimadamları ve araştırmacıların da tasdik ettiği üzere böyle bir program oldukça zor ve ağırdır;

o kadar ki bazıları böyle bir şeyin gerçekleşebileceği hususunda şüphe bile etmektedirler. Böyle geniş ve yüce bir program ancak insanların fıtrat ve tabiatı tarafından kabul gördüğü zaman uygulanabilir.

Efkar-ı Umumi (kamu oyu) o kadar ilerleme kaydetmelidir ki böyle bir ilahi programı arzulamalı ve İmam-ı Zaman’ın zuhuru için gerekli şartları temin etmeye çalışmalıdır.

2- Ehl-i Beyt’in hadislerinden de anlaşıldığı üzere İmam-ı Zaman (a.s) ve taraftarları savaş ve cihad vasıtasıyla küfür ve maddeciliğe galip olacak ve savaş gücüyle zulüm ve dinsizlik taraftarlarını yenmektedir. Bu hususta bir çok hadis vardır. Örneğin:

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hz. Mehdi (a.s) de ceddi Muhammed gibi kılıçla kıyam edecek, Allah ve Resulünün düşmanlarını katledecektir; kılıç ve korkuyla galib gelecek ve ordusunun hiç bir ferdi yenik düşmeyecektir".[368]

Beşir şöyle der: Ebu Cafer’e (a.s) şöyle bir soru sordum: İnsanlar diyorlar ki Mehdi kıyam edince işler kendiliğinden düzelecek ve bir damla kan dökülmeyecektir.

Bu denilenler doğru mudur?" İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Allah’a andolsun ki bu doğru değildir. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı Hz. Resulullah (s.a.a) için gerçekleşirdi.

Halbuki Hz. Resulullah’ın (s.a.a) savaş meydanlarında dişleri kanadı ve mübarek alnı yarıldı. Allah’a andolsun savaş meydanlarında ter ve kanlar dökülmedikçe Sahib-ul Emr’in kıyamı başarıya ulaşmaz." İmam (a.s) bunu söylerken eliyle mübarek alnına dokundu.[369]

Anlaşıldığı gibi Hz. Mehdi’nin (a.s) zaferi sadece ilahi yardım ve gaybi güçle değildir. Mucizevî bir şekilde zahiri güçten istifade etmeksizin ıslah hareketlerini başlatmak istememektedir.

İlahi yardımların yanısıra ordu ve silah gücünden de istifade edecektir. (ilim, teknoloji ve korkunç savaş silahlarının ilginç gelişimini de gözönünde bulundurunuz.)

O halde Hz. Mehdi’nin zuhur şartları nelerdir? Müslümanların bu hareket karşısında görevi nedir? Hangi durumda müslümanların Hz. Mehdi’nin cihanşumul bir kıyamı için hazır olduklarını ve ilahi güçle donanmış bir devletin ortaya çıkışını beklediklerini söyleyebiliriz?

Ehl-i Beyt’in (a.s) hadislerinden anladığım kadarıyla İmam’ın gaybeti zamanında müslümanların görevi kendi nefislerini ıslah etmek için çalışmaları ve Kur’an ile amel etmeleridir.

Keza İslam’ın toplumsal program ve hükümlerini kendi aralarında icra etmelidirler. İslam’ın iktisadi programlarını icra ederek iktisadi sorunları halletmeli,

fakirlik, işsizlik ve malların belli ellerde toplanması önlenmeli, İslam’ın nurani kanunları vasıtasıyla zulüm ve haksızlık mümkün mertebe yok edilmeye çalışılmalı ve kısacası İslam’ın ibadi, hukuki, iktisadi, içtimai ve siyasi programları tümüyle icra edilmelidir. Böylece tüm insanlara bunun parlak sonuçlarını pratikte de göstermek mümkün olacaktır.

Müslümanlar ilim ve teknoloji tahsilinde ciddi olmalı, eski geri kalmışlık ve gevşeklikleri telafi etmelidirler; sadece medeniyet kervanına ulaşmakla kalmamalı, her hususta en önde olmaya çalışmalı, insanlara İslam’ın nurani kanun ve hükümlerinin tüm sorunlarını halledebileceğini ve her iki alemin saadetini temin edebileceğini göstermeli, İslam’ın nurani program ve kanunları sayesinde medeni, bağımsız ve güçlü bir İslam devleti kurmaya çalışmalıdır.

Bununla yetinmeyip emperyalist güçlere karşı mukavemet etmeli dünya milletlerini aydınlatmaya soyunmalıdırlar. Savunma gücünü takviye etmeli, askeri güçlenme ve savaş silahlarını temin konusunda gücü oranında çalışmalı,

İslam’ın içtimai, iktisadi ve siyasi programlarını belirlemeli, bunları insanlara ileterek ilahi programların üstünlük ve değerini dünyaya ispat etmeli, dünya kamuoyunu ilahi kanunları kabule hazırlamalıdır.

Bu yolda çalışanları; yani Hz. Mehdi İmam-ı Zaman’ın mukaddes hedeflerini gerçekleştirmek ve kıyamı için yukarida zikredilen gerekli şeyleri temin maksadıyla ciddi bir şekilde çalışanları "kurtuluşu bekleyen" adıyla adlandırmak ve hakkında "kendisini Mehdi’nin (a.s) kıyam ve zuhuru için hazırlıyor." demek yerindedir. Böyle fedakar insanların savaş meydanlarında al kanlara boyanan insanlar gibi olduğunu söylemek de mübalağa olmayacaktır.

Ama sorunlarını beşeri kanunların halletmesini bekleyen, İslam’ın siyasi, içtimai kanunlarını bütünüyle görmezlikten gelen, İslam’ın hükümlerini camilere hapseden, topluluk ve pazarlarında İslam'dan bir eser görülmeyen,

fesad ve zulmün her çeşidini uygulayan ama "Allah’ım İmam’ın Zuhurunu acil kıl." demekten başka bir tepki göstermeyen, ilim ve teknolojide başkalarını taklid eden, aralarında ihtilaf ve dağınıklık olan,

düşmanlarla anlaşan, ama kendi aralarında uzlaşamayan bir topluluk hakkında "Al-i Muhammed’in (a.s) devletini ve Mehdi’nin (a.f) hareketini bekleyen bir millettir" demek elbette ki mümkün değildir.

Böyle insanlar İslam’ın cihanşumül hükümetinin kurulması için hazırlıklı değillerdir; her gün yüzlerce defa "Allah’ım İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurunu acil kıl." deseler de durum değişmeyecektir.

Bu konuyu, kurtuluşu beklemekle ilgili rivayetlerden de açıkça anlayabiliriz. Ayrıca diğer rivayetlerde de buna işaret edilmiştir. Örneğin İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Bir ok saklamakla da olsa kendinizi savaş ve cihad amacıyla Kâimimizin zuhur ve kıyamı için onun safında yeralmaya hazırlayın."[370]

Abdulhamid Vasiti şöyle der: Hz. Bakır’a (a.s) şöyle arzettim: Biz zuhuru beklerken iş-gücümüzden olduk." İmam şöyle buyurdu: "Ey Abdulhamid! Canını Allah yoluna adayan birinin işlerini Allah Teala’nın düzelteceğine inanıyor musun? Allah’a andolsun ki Allah işlerinde kolaylık sağlayacaktır.

Allah emrimizi ihya eden kula rahmet etsin." Abdulhamid şöyle dedi: -Eğer Kâim’in kıyamından önce ölürsem ne olacak?- İmam şöyle buyurdu: "Sizlerden her kim -Eğer Kâimi derkedersem ona yardım edeceğim- derse o imamla birlikte düşmana kılıç sallayan ve hatta onun yanında şehadete eren kimse gibidir."[371]

Ebu Basir şöyle diyor: Birgün İmam Sadık (a.s) ashabına şöyle buyurdu: "Sizlere amellerinizin Allah nezdinde kabul sebebi olan şeyleri haber vereyim mi?" Ebu Besir -Evet ey Resulullah’ın evladı!- dedi.

İmam: "Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:" dedi, "Allah’ın birliğine ve Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğine şehadette bulunmak, bizlerle dost olmak düşmanlarımızdan uzak durmak imamlar karşısında teslim olmak, takva, ciddiyet, sükunet ve Kâim’in kıyamını beklemektir" dedi.

Daha sonra şöyle devam etti: "Bizim Allah Teala’nın istediği bir zamanda kurulacak olan bir devletimiz vardır. Kâim’imizin dost ve ashabından olmak isteyen kurtuluşu beklemelidir.

Takva sahibi olmalı, iyi ahlak ile ahlaklanmalı ve Kâim’imizin zuhurunu beklemelidir. Eğer bu hal üzere ölürse Mehdi’ye kavuşan kimselerin sevabına nail olur.

Ey şiiler! Ciddi bir şekilde çalışıp çabalayın ve Mehdi’nin zuhurunu bekleyin! Ey Allah’ın rahmet ve teveccühüne mazhar olanlar, zaferiniz kutlu olsun!"[372]