پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

MEHDİ İNANCI, YAHUDİLER VE İRANLILAR

MEHDİ İNANCI, YAHUDİLER VE İRANLILAR


Bir yazar, gaybi kurtarıcı ve Mehdi'lik inancının, eski İranlılardan ve yahudilerden İslam toplumuna geçtiğini yazmıştı. İranlılar Zerdüştün soyundan olan "Sauşyant" adında birinin zuhur edeceğine ve Ehrimen’i öldürerek dünyayı tüm pisliklerden temizleyeceğine inanıyorlardı.

Yahudiler ise ülkelerinin bağımsızlıklarını kaybettiği ve Kilde ve Aşurilerin esiri oldukları için peygamberlerinden biri "Gelecekte bir Mesih (padişah) kıyam edecek ve yahudileri yeniden kurtaracaktır" şeklinde bir müjde vermiştir.

"Mehdi inancının köklerini İranlılar ve yahudiler arasında bulduğumuz için bu inancın onlardan müslümanlara geçtiğini ve efsaneden başka bir şey olmadığını söylememiz gerekir." diye iddia etmişlerdır.

Bu inancın diğer millet ve kavimler arasında da olduğu doğrudur. Ama sadece bu mevzu sözkonusu inancın bir hurafe olduğunu göstermez.

İslam’ın tüm hüküm ve inançlarının sahih olması için ille de geçmişteki kavim ve dinlerde olan inançların tam aksine olmasını gerekir ?! İslami mevzulardan birini araştırmak isteyen insaf sahibi herkes ilk önce o inancın İslamdakı asıl kaynaklarına müracaat etmelidir ki doğru olup olmadığını anlayabilsin.

Asıl kaynaklara müracaat etmeden geçmişlerin kitap ve inançlarının araştırılması ve ben bu hurafe inancın kökünü buldum diye yaygara koparmak ilmî değeden yuksun yanlış bir yöntemdir.

" Örneğin, "Eski İranlılar yaratıcı'ya inandıkları ve doğruluğu iyi bir ahlak olarak tavsif ettikleri için yaratıcı'ya inanmak bir efsanedir ve doğruluk da iyi bir davranış değildir." diyebilir miyiz ?

Öyleyse "diğer milletler de bir kurtarıcıyı bekliyorlardı" diye bu inancı batıl ve hurafe olarak değerlendiremeyiz. Nitekim bu, onun sıhhat ve doğruluğunun delili de olamaz.

 

MEHDİ'LİK İNANClNlN ORTAYA ÇlKlŞ SEBEBİ HAKKINDA BİR İDDİA VE CEVABI


Bir yazar da Mehdi'lik inancının ortaya çıkış kıssasını ayrı bir şekilde ele almış, ona göre, Mehdi'lik inancının aslını şiiler diğer milletlerden almışlardır.

Daha sonra da kendiliğinden bir şeyler eklemiş ve şimdiki hale getirmişlerdir. Bu zata göre Mehdilik inancın gelişmesinin iki önemli etkeni vardır:

1 - Gaybi bir kurtarıcıya inanmak yahudiler arasında oldukça yaygın bir inançtı. Onlar Hz. İlyas’ın göklere yükseldiğine ve ahir zamanda İsrailoğullarının kurtuluşu için yeryüzüne ineceğine inanıyorlar. Onlara göre Melekseydak ve Fenhas b. el- Azarın bugüne kadar sağ olduğunu söylüyor.

"Asr-ı saadet'te de bazı yahudiler maddi menfaat elde etmek ya da İslam’ın esasını yıkmak için müslüman olduklarını iddia ederlerdi.

Bazıları da, yahudilerin en belirgin özelliği olan hile ve dolandırıcılıkla müslümanlar arasında bir mevki ve makam elde etmişlerdi. Ama aslında ihtilaf çıkarmak, kendi inançlarını yaymak ve çıkar sağlamaktan başka maksatları yoktu. Bunların en önde gelenlerinden biri de Abdullah b. Seba’dır." diyor.

2 - Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra aile ve yakınları ve bu cümleden Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) kendisini hilafet makamına daha layık görüyorlardı. Sahabilerden küçük bir grup ta onları savunuyordu.

Ne var ki, hilafet hakkı Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Ehl-i Beyt’inden alındı ve elbette bu haksızlık onları çok üzdü. Yıllar sonra hilafet Ali b. Ebi Talib’e geçince taraftarları buna sevindiler.

Artık hilafetin bu aileden çıkmaması umuluyordu. Ama Ali (a.s) da iç savaşlara düçar olduğundan hiç bir şey yapamadı ve nihayet İbn-i Mülcem adlı harici tarafından kalleşce şehid edildi.

Oğlu Hasan da bir başarı elde edemedi ve sonunda hilafeti Emevilere kaptırdı. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) iki evladı Hasan ve Hüseyin (a.s) evlerine kapanıp inzivaya çekildiler ama İslam adına iktidar başkalarının elindeydi.

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) evlatları ve taraftarları fakirlik ve yoksulluk içinde yaşarken sayısız ganimetler ve müslümanların beytülmalı Emevilerin ve sonra da Abbasilerin ayyaşlığı yolunda harcanıyordu.

Bu olaylar Ehl-i Beyt'in taraftarlarının çoğalmasına ve dört bir yandan itiraz seslerinin yükselmesine sebep oldu. Ama hilafeti elinde bulunduranlar onları yatıştıracağına işkence, idam ve sürgünlerle karşılık verdiler.

Neticede Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra Ehl-i Beyt (a.s) ve taraftaları için bir takım acı olaylar vuku buldu, bu cümleden olmak üzere Hz. Fatıma babasının mirasından mahrum oldu,

Hz. Ali’nin halifeliği ertelendi, Hz. Hasan b. Ali’yi (a.s) zehirlediler, Hz. Hüseyin b. Ali’yi (a.s) gençleri ve ashabıyla birlikte Kerbela’da şehid ettiler, ailesini esir aldılar, Müslim b. Akil ve Hani’yi (r.a) eman verdikten sonra öldürdüler.

Ebuzer-i Gaffari’yi (r.a) Rabeze’ye sürdüler, Hicr b. Adiy, Amr b. Hamak, Meysem-i Temmar, Said b. Cubeyr, Kumeyl b. Ziyad ve benzeri yüzlerce mü’mini şehit ettiler, Yezid’in emriyle müslümanlar Medine’de katliam edildi; bu ve benzeri yüzlerce utanç verici olaylar İslam tarihi sayfalarını karartmıştır.

Böylesine acı günlerde Ehl-i Beyt taraftarları, yüzlerine bir kurtuluş kapısının açılmasını bekliyorlardı. Bazen Hz. Ali’nin (a.s) soyundan veya onun taraftarlarından birisi hak uğruna ve gâsıplarla savaşmak için kıyam ediyor ve sonunda öldürülüyordu.

Dolayısıyle de bir başarı elde edilemiyordu. Bütün bunlar azınlık olan Ehl-i Beyt taraftarlarının tamamen umutsuzluğa kapılmasına sebep oldu. Onlar bunca zulümden kurtuluş kapılarının yüzlerine kapandığını görüyor her yerde bir ümit ışığı arıyorlardı.

Dolayısıyle durum ve olaylar gaybi bir kurtarıcıya ve Mehdi’ye inanmanın ortamını hazırladı. Diyor söz edilen yazar. Ve sözlerine şunları ekiliyor:

"İşte burada, yeni müslüman olmuş garazkâr yahudiler bu fırsattan istifadeyle gaybi bir kurtarıcı inancını yaymaya çalıştılar. Her yönden ümitsiz olan şiiler ruhi yaralarını sarmak ve zahiri yenilgilerini telafi etmek için bu inancı uygun görüp can-ı gönülden kabul ettiler,

bu arada biraz değiştirerek: "O kurtarıcı Ehl-i Beyt’tendir." dediler daha sonra da yavaş yavaş bu inancı yaldızlayarak şimdiki Mehdi inancı haline getirdiler.[116]

 

PEYGAMBER'İN (S.A.A) NİN SÜNNETİYLE AÇIKLAMA (AÇIKLAMAYA GEREK VAR MI?)


Ehl-i Beyt ve taraftarlarının Emevi ve Abbası hüküm darları tarafından amansızca baş kıym ve zulüme tabi tutuldukları bir gerçektir; ama bütün bu izah ve tahlillerin,

Mehdi'lik inancının kökenini bilmediğimiz taktirde geçerli bir yorum olma vasfını taşıyabilirdi. Halbuki biz bizzat İslam Peygamberinin bu inancı müslümanlar arasında yaydığını ve böyle bir kurtarıcının ortaya çıkacağı müjdesini verdiğini ispatladık.

Bu husustaki hadisleri sadece şiiler değil Ehl-i sünnet de Sihah kitaplarında nakletmişlerdir. Bu meseleyi ispat ettikten sonra mezkur izah ve tahlillere hiç yer kalmaz.

Birinci bölümde "Kurtarıcıya inanmak yahudiler arasında diğer dinlerde olduğu gibi yaygındı" dedik. Ama bu mezkur inancın Abdullah b. Seba ve benzeri yahudiler vasıtasıyla müslümanlar arasında yayıldığna delil olmaz.

Zira daha önce de dediğimiz gibi bizzat Peygamber böyle bir kurtarıcının geleceğini, defalarca bildirmiştir. İslam dininin bu noktada diğer dinlerle, temel itibarıyla aynı inancı paylaşması önceden hatırladıldığı üzere bunun islam dışı bir inanç olduğuna delil olmayacağı her fikir sahibine malumdur.

(Zaten bu yanı peygamberlerin sonradan gelecek olan ilahi önderin müjdesini getirdikleri dinin bünyesınde yerverip açkladıkları Kur'an Kerim'de açıklanan bir ilkedir.


ABDULLAH B.SEBA MASALl


Yahudi Abdullah b. Seba diye birinin varlığı (bu ad ve ünvanıyla) İslam tarihinde kesin ispat edilmiş değildir. Bazı alimler böyle birinin olmadığını ve bunu şiilerin düşmanı olan kimselerce uydurulduğunu açıklamışlardır.

Böyle birinin varlığını kabul etsek bile inanç ve mezhepler bağlamındakı varolan ihtilafları veya kendi açmızdan menfuz olarak değerlendirdiğmiz bir inancı ona isnat etmek ilmî ve İslamî açıdan bir değer taşır mı?

Zira aklı başında olan hiç bir kimse daha yeni müslüman olmuş yahudi asıllı birinin hiçkimsenin Ehl-i Beyt’in faziletlerini söylemeye cesaret edemediği bir baskı ortamında birtakım siyasi teşebbüslerde bulunacağına, gizli bir propaganda ve geniş bir teşkilat sistemiyle halkı Ehl-i Beyt’e uymaya çağıracağına,

nihayet zamanın halifesinin aleyhine kıyam edeceğine ve halkı tahrik ederek halifeyi öldürmelerine sebep olacağına; öte yandan ise halifenin gizli memurlarının bütün bunlardan tamamen habersiz kalacağına elbette ki inanmaz.

Bizzat bunları söyleyenlerin tabiriyle yeni müslüman olmuş yahudi asıllı biri, onların dininin esaslarını yıkacak ve müslümanlardan hiç kimse buna ses çıkarmayacaktır?!! Böyle özelliklere sahip birisini sadece hayal aleminde tasavvur etmek mümkündür.[117]