پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

NE ZAMAN ZUHUR EDECEKTİR? ZUHUR ALAMETLERİ

NE ZAMAN ZUHUR EDECEKTİR?


Zuhur için bir zaman belirtilmemiştir. Hatta imamlar zuhur vaktini tayin edenleri tekzib etmişlerdir. Örneğin Fuzeyl şöyle diyor: İmam Bakır (a.s)’a "Mehdi’nin zuhurunun belli bir tarihi var mıdır?" diye sordum. üç defa şöyle buyurdu: "Her kim zuhurun vaktini tayin ederse yalan söylemektedir."[329]

Abdurrahman b. Kesir şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s)’ın huzurunda iken Mühezzim-i Esedi odaya girerek şöyle dedi: "Kurban olayım sana, Hz. Mehdi’nin kıyamı ve Hak devletinin kuruluşu ne zaman olacaktır?"

İmam ona şöyle dedi: "Zuhur vaktini tayin edenler yalan söylemektedir. Acele edenler helak olur ve teslim olanlar kurtuluşa erer ve bize dönerler."[330]

Muhammed b. Müslim’de şöyle der: İmam Sadık (a.s) bana şöyle buyurdu: "Her kim sana zuhurun vaktini söylerse hemen onu tekzib et. Zira biz zuhur için bir zaman tayin etmiyoruz."[331] Bu anlamada on hadis daha nakledilmiştir.

Bunca hadisten de anlaşılmaktadır ki İmam-ı Zaman’ın zuhuru için ne peygamberler ve ne de imamlar vakit tayin etmemiştir. Böylece her türlü suistimalin önü alınmıştır.

O halde zuhur vakti tayin eden bir hadis naklederlerse, eğer tevil edilir ise tevil edilmelidir. Aksi takdirde ya susulmalı ya da tekzib edilmelidir. Ebu Said-i Mehzumi’den zayıf ve mücmel bir hadis nakledilmiştir ki "Kâimimiz, Elif lam Ra de kıyam edecek" denilmektedir.

 

ZUHUR ALAMETLERİ


Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhurunun bir çok alametleri zikredilmiştir. Ama bunların hepsi hakkında birer birer bahsedecek olursak kitabımız çok uzar. Dolayısıyla kısaca birkaç noktaya değinmekle yetiniyorum.

1- Bazı alametleri bildiren hadisler hadis-i vahid olup senedinde bazı meçhul kimseler yer almıştır ve dolayısıyla da yakin ifade etmemektedir.

2- Ehl-i Beyt'ten gelen hadisler zuhurun alametlerini iki kısma ayırmıştır. Bir kısım hadisler, hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmayan kesin alametlerdir. Bunlar zuhurdan önce mutlaka gerçekleşmelidir.

Bir kısmı da kesin olmayan alametlerdir. Bunlar mutlak ve kesin bir şekilde zuhurun alametlerinden değildir. Bir takım şartlara bağlıdır. Eğer bu şartlar gerçekleşirse onlar da gerçekleşecektir.

Ama bu şartlar gerçekleşmezse sözkonusu olaylar da gerçekleşmeyecektir. Ama buna rağmen maslahat üzere zuhur alametlerinden sayılmıştır.

3- Zuhur alametleri gerçekleşmedikçe Mehdi (a.s) asla zuhur etmeyecektir. Bunlardan bazısının gerçekleşmesi zuhurun yakınlaştığını göstermektedir; bu alametlerden bazısı ise Mehdi’nin (a.s) zuhuruna çok yakın bir zamanda gerçekleşecektir.

4- Bazı alametler va’dedilmiş Mehdi inancını teyid etmek ve olağan üstü bir vaziyyetin gerçekleşeceğini bildirmek için harikul’ade bir şekilde gerçekleşecektir. Bu alametler de mucize hükmündedir. Ve inkar edilmesi mümkün değildir.


SÜFYANİ'NİN ÇIKIŞI


Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhurunun alametlerinden biri sayılan Süfyani çıkışı kimdir?

Bir çok hadislerde yer aldığı üzere Hz. Mehdi’nin zuhurundan önce Ebu Süfyan’ın neslinden olan birisi kıyam edecektir. Bu şahıs şöyle tavsif edilmiştir. Zahirde salih ve daima Allah’ı zikreden birisidir.

Ama insanların en kötüsü ve soysuzudur. Bir çok insanı kandıracak kendisiyle işbirliğine razı edecektir. Şam Hims (veya Hum’s) Filistin, Ürdün ve Kinnisrin (Eski Halep) bölgelerini ele geçirecektir.

Abbasi devleti ebedi olarak onun eliyle yok edilecektir. Şiilerden bir grubu katledecek ve Hz. Mehdi’nin zuhurunu duyunca onunla savaşması için bir ordu gönderecektir. Ama Hz. Mehdi’yi bulamayacak ve Mekke Medine arasında bir yerde ordusuyla birlikte yerin dibine gömülecektir.

Abbasi devleti yıllar önce yıkılmış ve Süfyani’nin eliyle yok edilecek hiç bir etkisi de kalmamıştır, şeklinde bir soru akla gelebilir ama Hz. İmam Musa b. Cafer (a.s) bir hadisin de bunun cevabını şöyle buyurmuştur:

Abbasi devleti hile ve aldatmaca üzere kuruludur. Bu devlet hiçbir izi kalmayacak bir şekilde ortadan kalkacak, ama yeniden ve adeta hiçbir zarar görmemiş bir halde tekrar kurulacaktır".[332]

Bu hadisten de anlaşıldığı üzere Abbasi devleti yeniden kurulacaktır. Bu devletler ise Süfyani’nin eliyle yıkılacaktır. Denilebilir ki Süfyani’nin kıyamı kesin bir şeydir,

ama nitelik ve zamanı belli değildir ve bu hususta kesin bir şey söylenemez. Örneğin Abbasi devletinin Süfyani’nin eliyle yıkılacağı kesin bir şey olmayabilir. Yani başkaları vasıtasıyla da yıkılabilir.

Bir diğer nokta da şudur: Halid b. Yezid b. Muaviye b. Ebi Süfyan halife olmak istiyordu. Ama hilafetin Mervanoğullarının elinde olduğunu görünce kendine teselli vermek ve Emevilerin moralını güçlendirmek için bu süfyani hadisini uydurdu.

"Eğani" kitabının yazarı Halid hakkında şöyle diyor: O alim ve şair biriydi ve Süfyani hadisini uydurduğu söylenmektedir.[333]

Taberi şöyle yazar: Ali b. Abdullah b. Halid b. Yezid b. Muaviye 159 yılında Şam’da kıyam etmiş ve "Ben beklenilen Süfyani’yim" diyerek halkı kendine davet etmiştir.[334]

Durum böyle iken Süfyani mevzuunun uydurulmuş bir şey olduğu söylenebilir mi?

Süfyani hadisini hem Ehl-i Sünnet hem Şia rivayet etmiştir. Mütevatir olması da uzak bir ihtimal değildir. Batıl bir iddiacının varlığı sebebiyle bu hadisin batıl ve uydurulmuş olduğuna hükmedilemez.

Aksine, şöyle dememziz gerekir: Süfyani hadisi halk arasında yaygın idi ve halk onu bekliyordu. Bazıları da bundan suistifade ederek kıyam etmiş ve "ben beklenilen Süfyani’yim" diyerek bir grub insanı kandırmıştır.

 

DECCAL OLAYI


Deccal’ın zuhuru da Hz. Mehdi’nin zuhurunun alametlerinden biridir. Deccal’ı şöyle tavsif etmektedirler: Kafir birisidir. Bir gözü kördür. Bir gözü de alnındadır ve yıldız gibi parlamaktadır.

Alnında şöyle yazılıdır: "Bu Kafirdir". Bunu okuma-yazması olan veya olmayan herkes okumaktadır. Beyaz bir merkebe binmektedir ki her adımı bir mil kadardır.

Gökler onun emriyle yağmur yağdıracak ve yeryüzü bitki bitirecektir. Yeryüzünün hazineleri onun elindedir. Ölüyü diriltecek ve herkesin duyacağı gür bir sesle şöyle diyecektir: "Ben sizin yüce tanrınızım ki sizleri yaratmış ve rızık vermekteyim. Bana doğru koşunuz."

Denildiğine göre bu şahıs Peygamber (s.a.a) zamanında hayatta olup adı da Abdullah veya Said b. Sayd idi. Peygamber ve ashabı tanrılık iddia eden bu şahsın evine gittiler.

Ömer onu öldürmek istedi. Ama Peygamber engel oldu. Şimdiye kadar da güya sağ kalmış ve ahir zamanda İsfahan’ın yahudi köylerinin birinden zuhur edecektir.[335]

Önceleri Hıristiyan olup H. 9. yılda müslüman olan Temim-ud Dari’nin "Ben Deccalı bir adada gördüm ki zincirlere vurulmuştu." dediği nakledilmiştir.[336]

Deccal’a ingilizce Antichrist denilmektedir ki "Mesih’in düşmanı (Anti-İsa)" manasını ifade etmektedir. Deccal kelimesi belli bir insanın adı değildir. Arapça’da yalancı ve hilekar herkese "deccal" diyorlar. İncil’de de "deccal" kelimesi bir çok yerde göze çarpmaktadır.

Yuhanna’nın ilk mektubunda şöyle yazar: Yalancı kimdir? İsa’nın Mesih olduğunu inkar edenden başkası mıdır? Baba ve oğulu inkar eden deccaldır."[337]

Yine aynı mektupta şöyle yazmaktadır: Deccal’ın geleceğini duymuşsunuzdur. Şu anda da deccallar oldukça çoktur.[338]

Diğer bir yerinde: Mücessem olmuş (cisimleşmiş) İsa’yı inkar eden bir ruh, Allah’tan değildir, geleceğini duyduğunuz deccalın ruhudur ve şu anda dünyadadır.[339] yazmaktadır.

Bir diğer babda ise şöyle geçmektedir: Dünyada bir çok sapıklar ortaya çıkmış cisimleşen İsa Mesihi inkar ediyorlar, işte onlar sapık ve deccal olanlardır.[340]

Bu İncil ayetlerinden de anlaşıldığı gibi deccal yalancı ve sapıtıcı manasınadır. Deccalın çıkışı ve hayatta olması o zamanlar da hırıstiyanlar arasında yaygın idi ve de onun çıkışını bekliyorlardı.

Hz. İsa, Deccal’ın çıkışını haber vermiş ve halkı onun fitnesinden sakındırmıştır. Bu yüzden hırıstiyanlar onu bekliyorlardı.

Muhtemelen Hz. İsa’nın (a.s) haber verdiği Deccal da beş asır sonra zuhur ederek yalan yere peygamberlik iddiasında bulunan yalancı Mesih idi. Darağacına asılan da bu yalancı Mesih idi; Peygamber olan Hz. İsa Mesih değil.[341]

İslam'da da Deccal’ın varlığı hakkında birtakım hadisler vardır. İslam Peygamber’i halkı Deccal’dan sakındırıyor ve çıkaracağı fitneleri haber veriyordu. Nitekim bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Nuh’tan sonra gönderilen tüm peygamberler kavmini Deccal fitnesinden sakındırmışlardır."[342]

"Kendini peygamber sanan otuz deccal zuhur etmedikçe kıyamet kopmaz."[343]

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Otuz yalancı Deccal zuhur edip de Allah ve Resulüne yalan şeyler isnad etmedikçe kıyamet kopmayacaktır."[344]

Keza Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Deccal zuhur etmeden önce yetmiş Deccal zuhur edecektir."[345]

Mezkur hadislerden de anlaşıldığı gibi Deccal belirli bir şahıs adı değildir.Tüm yalancı ve saptırıcı kimseler için kullanılmaktadır.

Deccal kıssasının kökenini İncil’de ve hıristiyanlarda aramak gerekir. Daha sonra bu hususta bir çok hadis özellikle Ehl-i Sünnet kitaplarında ve onların tarikiyle nakledilmiştir. Velhasıl Deccal olayının aslı doğru olabilir, ama hakkındaki tavsif ve tariflerin güvenilir bir senedi yoktur.

Dolayısıyla Deccal olayının aslı doğru da olsa bir takım hurafe ve asılsız şeylerle karışmış ve gerçek mahiyetini kaybetmiştir. Bu nedenle şunu söyleyebiliriz:

Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin zuhuruna yakın bir zamanda yalancılık ve hokkabazlıkta önde gelen birisi zuhur edecek ve bu şahıs yalancılıkta diğer Deccallerden daha önde olacaktır.

Yalanlarıyla bir çoklarını saptıracaktır. İnsanlara hayat, su ve ekmeklerinin kendisinin elinde olduğunu söyleyerek onları kendine uyduracaktır. İnsanların bazısı da her şeyin onun elinde olduğunu sanacaktır.

Yalancılıkta öyle bir hadde gelecektir ki iyi işleri kötü, kötü işleri de iyi göstermeye çalışacak. Cehennemi cennet ve cenneti de cehennem olarak gösterecektir. Ama küfür içinde bulunduğu herkese malum olacaktır.

Ama Said b. Sayd’ın va’dedilmiş Deccal olduğu ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) zamanından şimdiye kadar da yaşadığı hususunda muteber bir delile sahib değiliz.

Hem hadisin senedi zayıf hem de Peygamber (s.a.a) Deccal hakkında şöyle buyurmaktadır: "Mekke ve Medine’ye girmeyecektir." Halbuki Said b. Sayd Medine’de vefat etmiş ve halktan bir kısmı da onun öldüğünü görmüştür.[346]

Faraza Hz. Peygamber (s.a.a) Said’i Deccal olarak tanıtmışsa da, yalancı manasındaki deccaldır, zuhurun alametlerinden biri olan va’dedilmiş Deccal değildir. Başka bir tabirle İslam Peygamberi Said’i görmüş ve onu ashabına bir deccal örneği olarak tanıtmıştır.

Evet Peygamber (s.a.a) ahir zamanda zuhur edecek olan Deccal’den sözettiği için bu ikisi karıştırılmış ve insanlar bu hususta yanılgıya düşmüş olabilirler yani Peygamber’in deccal olarak adlandırdığı Said’in ahir zamanda zuhur edecek olan Deccal olduğunu sanarak onun sağ olduğunu ve uzun süre yaşadığını söylemişlerdir.