پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

RADYO-TELEVİZYON VE ÇOCUK

RADYO-TELEVİZYON VE ÇOCUK


Radyo, televizyon ve sinema bir çok faydaları olan buluşlardır. Bu araçlardan kamuoyunun eğitim ve aydınlatılmasında, dini ve ahlakî eğitimlerde, çeşitli bilim ve kültür dallarının öğretiminde, sağlık bilgilerinin verilmesinde, siyasi ve toplumsal bilgi seviyesinin yükseltilmesinde faydalanabilir.

Evet, insanlar bu gibi toplumsal iletişim araçlarından yüzlerce fayda elde edebilir. Faydalı olabilecekleri kadar bu araçlardan suistifade edebilirler. Eğer bu araçlar liyakatsiz kimselerin eline düşerse ve yanlış yolda kullanılırlarsa sağlık, kültür, dini, ahlaki ekonomik, siyasi açılardan topluma yüzlerce zarar verebilirler. Radyo ve televizyon genelleşmiş, bütün evlere girmiş ve halkın çoğu bunları bir eğlence aracı saymakta ve dinleyip, seyretmeye ilgi duymaktadır. Özellikle çocuklar ve yeni yetme gençler bunlara aşırı ilgi duyarlar. Uzmanların da doğruladığı gibi İranlı çocuklar Amerika, Fransa, İngiltere ve Japonya gibi ilerlemiş ülkelerin çocuklarından daha çok televizyon programlarını izlemeye ilgi gösteriyorlar. İran'da televizyon programlarının izleyicilerinin %40'ını çocuklar, %30'unu da yeni yetme gençler oluşturuyor. Çocukluk çağı ve yeni yetme gençlik eğitimin en hassas çağıdır. Radyo ve televizyon programları, ister iyi ister kötü olsun şüphesiz onların hassas ruhunda çok büyük izler bırakacaktır. Bu programlar tesirsiz ve yüzeysel zannedemeyiz. Yine çocuklara istedikleri programdan istifade etme serbestliği veremeyiz. Çünkü bazı programlar çocuklar için zararlıdır. Keşke radyo-televizyon programı hazırlayanlar ve müdürler ne kadar hassas bir makamda bulunduklarını ve omuzlarına ne kadar büyük bir sorumluluk aldıklarını bilselerdi. Toplum fertlerinin, özellikle çocuklar ve yeni yetme gençlerin eğitim ve öğretiminin önemli bir kısmını üstlenmiş olanlar onlardır. Anne ve babalar bu konuda ilgisiz kalıp çocuklara her programdan yararlanma iznini veremezler.

Radyo-televizyon programlarından biri de öldürme ve cinayet, hırsızlık ve adam kaçırma, kavga ve heyecanlı yarışmalar, insanları dövme ve işkence etme, aldatma gibi hareketli ve sertlik içeren filim ve öykülerin yayınıdır. Çocuklar bu tür filim ve öykülere tutkun olup, çok zevk alırlar. Halbuki bu tür filimler bir kaç yönden çocuklara zararlıdır:

Birincisi: Onların hassas ve latif ruhlarını şiddetle tahrik eder. Bu tür film ve öykülerin etkisiyle çocukta içsel vahşilik ve ıstırab durumu ortaya çokabilir. Korku ve fobiye mübtela olabilir. Geceleri korkulu rüyalar görüp bağırmasına sebep olabilir. Baş ağrısı ve baş dönmesine tutabilirler. Hatta heyecanlı filimleri seyretme sırasında şiddetli rahatsızlıktan dolayı bayılabilir veya kalp krizi geçirebilir.

İkincisi: Bu tür filimler ahlaki zarar verip çocukların tertemiz yapısını bozarak kötü işlere sürükleyebilirler. Çocukların, bu tür filmlerin kahramanlarının etkisinde kalarak onları taklid edip cinayet ve hırsızlık yapmaları da mümkündür.

Üçüncüsü: Çocuklar bu tür filimleri izleyerek hırsızlık, cinayet ve insanları aldatma, kanundan kaçma yollarını öğrenerek daha sonra uygulayabilirler.

Aşağıdaki hususlara dikkat ediniz:

Unesko bildirgesi İspanya'da 1944-1953 yılları arasındaki çocuklara ait davaların neticesi suçlu erkek çocukların %37'sinin zararlı filmlerin etkisinde kaldığını gösteriyor. Amerika'da yapılan kapsamlı araştırmalarla sinemanın suçlu erkek çocuklarda %10 ve suçlu kız çocuklarda %25 etki bıraktığı müşahede edilmiştir. Bu istatistikler gerçekten korkutucudur.(287)

Bleumer Vuhorz'un görüşünce yasalara aykırı hareket edenlerin %49'u sinema filimlerini izleme sonucu üzerinde silah taşımaya karşı özel bir ilgi duyuyorlar, soygunculuk sebeplerinin %25'ini, kanundan kaçma ve polisi yanıltmanın %21'ini bu filimlerden öğreniyorlar. Araştırmalarla müşahede edildiği üzere kadınların % 25'i uygunsuz filmleri seyrederek kötü yollara düşmüşler ve geri kalanın % 54'ü de ahlaksız yıldızları taklid ederek eğlence merkezleri ve pavyonlara sürüklenmişlerdir.

Los Engelas üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Waksmen şöyle diyor: Şüphesiz televizyon ekranlarından çıkan elektromanyetik dalgaların insan organizması üzerinde dikkate değer tesirleri vardır. Televizyon, radyo veya diğer birçok elektirikli ev aletleri yoluyla gönderilen bu dalgalar kısa dalgalardır. İlk etkileri, baş ağrısı, baş dönmesi olarak ortaya çıkar ve fikri kapasiteyi düşürür, kan basıncını değiştirir, heyecanların ve alyuvarların tahrib edici yükselmesine sebep olur. Bundan da öte, bu dalgalar sinir sistemi üzerinde çok kötü etki bırakır ve çeşitli hastalıklara sebep olurlar.

Doktor Alks Carl bu konuda şöyle diyor: "Radyo, televizyon ve uygun olmayan sporlar çocuklarınızın ruhunu mahvediyor(288)."

18 yaşında bir kolej öğrencisi cinayet işleme fikrini televizyon programlarından öğrendiğini açıklamıştır. Kendisi ünlü film artisti Walter Kanato'nun çocuğunu öldürme tehdidiyle 150 bin dolar haraç almaya kalkışmakla suçlanırken suçunu mahkemede itiraf etmiştir. Bu öğrenci haraç almayla ilgili bir filim izleme sonucu ölümle tehdid edip haraç almayı kafaya koydupunu söylüyor... Polis, yeni yetme gençlerin televizyondan etkilenerek suç işlenmesinin bir çok örneğiyle karşılaştığını ileri sürmektedir.(289).

"Meşhed kentinde on yaşında erkek bir çocuk karete filmi izleme sonucunda sekiz yaşındaki arkadaşını bir tekme darbesiyle öldüdü."(290)

Eğitim ve öğretim bakanı şöyle diyor: "Televizyon kötü bir eğitici olduğu zaman, en iyi öğretmen bile bir şey yapamaz.

Roniy Zamura isimli Küba asıllı 15 yaşında bir erkek çocuk 83 yaşında bir yaşlı kadını öldürme suçundan müebbed hapse mahkum olup, Florida zindanlarından birinde bulunmakta. Anne ve babası üç önemli Amerikan televizyon kanalından, programlarının çocuklarına adam öldürmeyi öğretmesi isnadıyla 25 milyon dolar tazminat istemişler. Geçen Eylül'de yapılan Roni'nin muhakemesi gösteriyor ki bakıcısının, çocukluk döneminde kendisini susturmak için televizyon ekranının karşısına oturtmasından itibaren televizyon aşırı ilgi duymuş ve günde 8 saat televizyon seyrediyormuş. Soygunculuk ve 83 yaşındaki komşusunu öldürme suçundan mahkum olan bu gencin ilgi duyduğu televizyon programı "Kucak" adlı polisiye dizi filmiymiş. Bu film Roni'nin cinayet işlemesinden önceki gece yaşlı bir kadının soyulma macerasını göstermiş.

İttilaat gazetesi: "Rızaiye'nin 15 yaşındaki güzel kızı Feriba bir televizyon filminin heyecanlı bir sahnesini seyrederken yere düşüp öldü, kendisi filmde bir kızılderilinin bir beyazın kafa derisini yüzmek istediği görünce, çığlık atarak yere yığıldı. Doktorlar ölüm sebebini beyin damarının ani patlaması olarak teşhis etmişler."(291)

Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı doktor Celal Berimani şöyle diyor: Korkulu, sertlik ve heyecan dolu filmleri izlemek çocukların ruhiyesinde istenmeyen etkiler bırakır. Bir çocuğun kovboy filmi izledikten sonra filmin kahramanını taklid ederek erkek veya kız kardeşini öldürdüğünü gördüm. Diğer bir taraftan böyle filmler izlemek çocukların gelecekteki şahsiyetinde kötü etkiler bırakır ve bu korkulu filmleri izlemek onlarda büyüdüklerinde onların gizli bir korkuya sahip olmalarına sebep olur. Bu hışımlı filmleri seyretmek geleceğin kadın ve erkeğini mütecaciz ve hışımlı yapar. Bu haletler fırsat bulup kendisini gösterebileceği ve facia yaratacağı güne kadar insanların ruhunda kalır.

Psikolog Doktor Şükrüllah Tarikati şöyle diyor: "İstenmiyen filimleri izlemenin çocuların geleceğindeki etkisi inkâr edilemeyecek kadar fazladır. Bu filimler buluğ çağından sonraki yıllarda, diğer ortamlar ve sebeplerde bir araya gelirse çocukların ruhiyesinde tehlikekli ruhi bozuklukların ortaya çıkmasına yardımcı olabilecek istenmiyet etkiler bırakabilir. Bu yüzden anne ve babalara, hiçbir şartta çocuklarına kötü filimleri ve büyüklere has filimleri, özellikle gece saat 10'dan sonra seyrettirmemelerini çok ciddi olarak tavsiye ediyorum."

Ebeveynin, çocukların bu tür filimleri izlemek istemelerine karşı direnmeleri, bir anne ve babanın çocuklarına gösterebileceği en büyük sevgidir.

Suç uzmanı ve Tahran üniversitesi öğretim üyelerinden doktor Rıza Mazluman şöyle diyor: "Televizyon ve sinama filimlerinden bir çoğu tehlikeli bir şey olarak sunuluyor ve onların çoğu toplumumuz için zararlıdır. Şimdi bu filimlerin tehlike yaratan etkileri 11 yaşındaki bir kız çocuğunun kalbini durdurup, canını alacak dereceye varmış durumdadır. Şunu cüretle söylüyorum ki, Şüphesiz asrımızın cinayet ve kötülüklerinin bir çoğunu işte bu tür filimlerin dünyanın dört bir yanına yayılmasının kötü etkilerinden bilmelidir."(292)

Newyork hastahanesi hekimi doktor Arnold Ferimani elektironik aletler ve deneyleri yardımıyla ruhi ve fikri yorgunlukların ve sinirsel baş ağrılarının önemli sebeplerinden birinin radyo müziklerini dinlemek olduğunu isbatlamıştır.(293)

Times dergisi Kasım 1964, 6. sayısında şöyle yazıyor: "Hava kuvvetlerine bağlı iki üsde bulunan çocuk hastalıkları uzmanları, o bölgedeki subayların 3 ile 12 yaşları arasındaki çocuklarının devamlı olarak baş ağrısı, uykusuzluk, mide bozukluğu, bulantı ve kusmadan ıstırap çektikerinin farkına varmışlar. Yapılan araştırmalara rağmen çocukların bu hastalık ve rahatsızlığına bir sebep bulamamışlar. Çok yönlü araştırmalardan sonra nihayet bu çocukların tamamının uzun süre televizyon seyretme alışkanlığına sahip olduklarını ve her gün 3 ila 6 saat televizyon programlarını izleyerek kendilerini meşgul etiklerini anlamışlar. Tedavi yöntemini çocuklara televizyon programlarını izlemeyi yasaklamada bulmuşlar. Bu yasaklamaları etkili olmuş ve baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi bütün hastalık belirtileri de geçmiş.(294)

Öyleyse, çocuklarını seven anne ve babalar çocuklarını tamamen kontrol edip, ruhi ve ahlaki hiç bir zarar ve ziyanı olmadığından emin oldukları programlar dışındaki gün boyunca onların radyo ve televizyon programlarıyla meşgul olmalarına izin vermemelidirler.