پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

BEBEK VE AHLAKİ EĞİTİMLER

BEBEK VE AHLAKİ EĞİTİMLER


Çocuk, dünyaya geldiği zaman oldukça güçsüz ve aciz bir varlıktır. Bilkuvve aklı vardır; ama o haliyle hiç bir şeyi idrak edemez, fikir ve düşünceden yoksundur. Göz görür, ama hiç bir şeyi tanıyamaz.

Renkleri ve şekilleri ayırtedemez. Uzağı ve yakını, büyüğü ve küçüğü anlayamaz. Sesleri duyar, ama onların mana ve özelliklerini idrak edemez. Öteki duyu organları da aynı durumda.

Ama gelişme ve anlama kabiliyetine sahiptir. Zamanla tecrübe kazanır ve birşeyler anlar. Allah Teala Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Allah sizleri annelerinizin karnından çıkardığında hiç bir şey bilmiyordunuz. Allah, O'na şükretmeniz için sizlere göz, kulak ve kalp verdi."(106)

Bebeğin bütün işi yemek, yatmak, el ve ayağını oynatmak, ağlamak ve idrar ve dışkısını boşaltmaktan ibarettir. O, bir kaç hafta bunlardan başka biriş yapamaz. Yeni doğan bir bebeğin ilk yaptığı işler oldukça sade ve az olmasına rağmen,

bu işler vasıtasıyla etrafındaki şahıslar ve eşyalar ile irtibat kurar, tecrübe, alışkanlık ve ilim kazanır. Bu irtibat ve tecrübeler sonucu çocuğun ahlâki ve içtimai şahsiyetinin temeli atılır ve belirli bir şekile girer.

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "İnsanın vücudunda yerleşmiş olan sırlar, gün geçtikçe açığa çıkar."(107)

Çocuk, toplumsal açıdan acizdir ve diğerlerinin yardımı olmaksızın yaşamını sürdüremez. Eğer diğerleri ona bakmaz ve ihtiyaçlarını gidermezlerse helâk olur. Yeni doğan bebeğin cismi terbiye ve sağlığı bakıcılarının elinde olduğu gibi aynı şekilde onun ahlâki,

toplumsal ve hatta dini terbiye ve gelişmesi de onların davranışlarına bağlıdır. Vazifelerinin bilincinde olan baba ve anneler, doğru ve hesaplı davranışları ile, yeni doğan bebeğin ihtiyaçlarını giderebilir, onun cismi ve ruhi terbiyesi için gerekli ortamı oluşturup hassas ve temiz ruhuna güzel ahlâk ve alışkanlıkar yerleştirebilirler.

Aynı şekilde, cahil bir bakıcı, hatalı ve yanlış davranışı ile çocuğun pâk ve tertemiz ruhunu kötü ahlâk ve beğenilmeyen alışkanlıklara maruz bırakır.

Bebek acıkır, yemeğe ihtiyaç duyar ve ihtiyaçlarını giderebilecek daha üstün bir güç ister. Bundan dolayı, yardımına koşarak ihtiyaçlarını gidersinler diye ağlayıp bağırır.

Eğer çocuğun iç isteklerine iyice dikkat edilir de doğru ve düzenli bir programla, belirli vakitlerde gerekli miktarda ona süt verilirse huzurlu olur ve rahat bir şekilde uyur ve yine acıktığında belirli vakitlerde uyanır.

Yine süt içer ve uyur. Böyle şanslı bir çocuğun sinirleri ve beyni sakin ve rahat olur. Istırab ve heyecana kapımaz. Güzel ahlak, sabır, tahammül ve düzenli olmaya alışkanlık kazanır.

Hassas ruhuna diğerlerine karşı güven ve iyimserlik yerleşir. Dünyaya gözlerini yeni açan bebek hiç kimseyi tanıyamadığı ve hiç bir şeyi ayırtedemediği varlığının bu safhasında fıtri olarak iki şeye yönelir: Bir taraftan kendi acizliğini ve ihtiyacını iyice hisseder. Öte yandan bütün muhtaçların sığınağı olan büyük ve sonsuz bir güce teveccüh eder.

Onun için ağlar ve tanımadığı o üstün güçten yardım ister. Ve o gaybi güç, alemi yaratandır. Çocuk zatî zaaf ve güçsüzlüğünden dolayı kendisinin ihtiyaçsız bir güce bağlı ve muhtaç olduğunu hisseder. Eğer, bu bağlılık hissi, huzur vererek iyi bir şekilde doyrulursa, çocuğun kalbinde iman ve ruhi huzurun temeli atılır.

Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Çocukları ağladıkları için dövmeyin (aksine, ihtiyaçlarını giderin). Zira çocuğun dört aya kadar ağlaması alemlerin rabbinin varlığına ve birliğine şehadettir."(108)

Bebek dört aylık olmadan önce henüz içtimai bir varlık olmamıştır. Hiç kimseyi tanımaz, hatta annesini bile diğlerinden yarıtedemez. Ve annelerin deyişiyle "gariplik" hissetmez. Sadece bu dört aylık müddet zarfında çocuk sonsuz bir kudrete teveccüh eder.

Ama annenin gafleti, dikkatsizliği ve gerekli önemi göstermeyişinde dolayı doğru ve düzenli bir beslenmeden mahrum olan bir çocuk, bazen yardımına koşulması için ağlamak ve bağırmak zorunda kalır.

Böyle bir çocuğun sinirleri ve beyni devamlı olarak olumsuz yönde etkilenir ve huzuru kaçar. Yavaş yavaş öfkeli ve sinirli bir varlık olarak ortaya çıkar. Onda güvensizlik ve ıstırap hissi meydana gelir. Düzensiz ve inatçı bir kişi olur.